Yeni İklim Değişikliği Rejimi Paneli Düzenlendi

Yeni İklim Değişikliği Rejimi Paneli Düzenlendi

Panelde Paris Anlaşması ve Paris Anlaşması’nın etkin bir şekilde uygulanması için gerekli eylemler konuşuldu, yeni iklim değişikliği rejimi ve buna bağlı konulara yönelik muhtemel işbirliği olanakları değerlendirildi.

Uluslararası İklim Girişimi kapsamında, Almanya Federal Çevre, Doğa Koruma, İnşaat ve Nükleer Güvenlik Bakanlığı ile Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın işbirliğiyle yürütülen ve Alman Uluslararası İşbirliği Kurumu (GIZ) tarafından uygulanmakta olan Türkiye’de Sera Gazı Emisyonlarının İzlenmesi, Raporlanması ve Doğrulanması Konusunda Kapasite Geliştirme Projesi kapsamında “Yeni İklim Değişikliği Rejimi: Paris’ten Antalya’ya” başlıklı uluslararası bir panel 11 Mayıs’ta Ankara’da gerçekleştirildi.
Etkinlik çerçevesinde sabah yapılan Üst Düzeyli Oturum’da, GIZ Ülke Direktörü Sn. Carl TAESTENSEN, Fransa Büyükelçiliği Ekonomi Servisi Ekonomi Müsteşarı Sn. Sylvain BERGER, Federal Almanya Büyükelçisi Sn. Martin ERDMANN, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Sn. Hansjörg HABER, BM Türkiye Mukim Koordinatörü ve UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Sn. Kamal MALHOTRA ve Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanı Sn. Fatma Güldemet SARI konuşma yaptılar.
Carl TAESTENSEN, konuşmasında, Türkiye’de Sera Gazı Emisyonlarının İzlenmesi, Raporlanması ve Doğrulanması Konusunda Kapasite Geliştirme Projesi kapsamında sektör bazlı eğitimler yapıldığını, yapılan eğitimler ve hazırlanan kılavuzlar ile izleme ve takip kapasitesinin arttırıldığını dile getirdi. TAESTENSEN, Türkiye ile güçlü işbirliğinin proje dışında da devam ettiğini belirtti.
Sylvain BERGER, Paris Anlaşması’nın, devletlerin eyleme geçmek zorunda olduğu bir zamanda, bir dönüm noktası olarak karşımıza çıktığını, ulusal niyet edilen beyanların anlaşmanın en büyük beklentilerinden biri olduğunu ifade etti. Paris Anlaşması’nın yanı sıra Fransa’nın kendi hedefleri de olduğundan söz eden BERGER, Paris Anlaşması’nın birkaç yıl süren büyük bir başarı olduğunu ve özel sektör de dahil olmak üzere bazı alanlarda etkilerinin görülmeye başladığını vurguladı.
Martin ERDMANN, konuşmasında orman yangınları ve Batı Avrupa’da beklenmedik derecede sıcak geçen kış gibi örnekleri vererek, dünyadaki herkesin iklim değişiminden etkilendiğini ve bu konuda küresel farkındalığın arttırılması gerektiğini ifade etti. Küresel nüfusun 100 yılda 4 katına çıktığı, enerji ihtiyacının da bu doğrultuda arttığı bilgisini veren ERDMANN, enerji elde etme yöntemlerinin değiştiğini, nükleer enerji yatırımının yüksek maliyetli olduğunu ve Çernobil ve Fukuşima gibi felaketler nedeniyle güvenli olmadığını düşündüğünü, bu sebeple güneş ve rüzgar gibi diğer enerji türlerine yönelmek gerektiğini vurguladı.
Yeşil enerji konusunda ilerleme kateden Almanya’nın, yenilenebilir enerji payının yakıt ve ısıtma alanlarında da artacağının altını çizen ERDMANN, Almanya’ya kıyasla yüz ölçümü bakımından yaklaşık 2,5 kat büyük olan ve daha çok güneş alan Türkiye’nin yeşil enerji bağlamında coğrafi olarak avantajlı olduğunu sözlerine ekledi.
Hansjörg HABER, insanların, son 100 yılda bilim ve teknolojide yaşanan gelişmeler sayesinde daha iyi koşullarda yaşadığını, dolayısıyla iklim değişiminin herkesi ilgilendiren önemli bir problem olduğunun altını çizdi.
Paris Anlaşması’nın iklim değişikliği için yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu belirten HABER, AB bütçesinin de önemli bir kısmının iklim ve çevreyle ilgili çalışmalara tahsis edildiğini ifade etti.
Kamal MALHOTRA, iklim değişiminin etkileri konusunda deniz seviyesinin ve atmosfer sıcaklığının yükselmesi, okyanusların asit seviyelerinin yükselmesi gelmesi gibi örneklerden söz ederek, iklim değişiminin nedeninin insanlar olduğunu ve çözümü için yerel, ulusal ve uluslararası seviyede işbirliği gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin tarıma dayalı nüfus ve kıyı bölgesine yakın endüstri nedeniyle iklim değişimine karşı daha hassas olduğunu belirten MALHOTRA, Türkiye ve BM’nin çevre ve iklim değişikliği anlamında işbirliği yapmaya devam edeceğini sözlerine ekledi.
Fatma Güldemet SARI, iklim değişikliğinin dünyanın geleceğini tehdit ettiğine dikkat çekerken, insan eliyle meydana gelen iklim değişikliğinin, giderek daha çok bedel ödememize neden olduğunu ifade etti. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı acil önlemlerin alınması gerektiğini, bu kapsamda işbirliğine ihtiyaç duyulduğunu ve küresel ittifakın şart olduğunu belirtti.
Bakan SARI, iklim değişikliği sorununa karşı yapılan tüm çalışmalara en üst düzeyde katılım sağlayan ve mücadelede üzerine düşen görevden çok daha fazlası yapan Türkiye’nin, iklim değişikliği ve dünyanın kirletilmesi konusunda tarihi sorumluluğu en az olan ülkelerden biri olduğunu belirtti.
Paris Anlaşması ile 2030 yılını hedef alan bir eylemler dizisi ortaya çıktığını, Türkiye olarak, küresel iklim değişikliği ile mücadele için Sera gazı emisyonlarını, 2030 yılında yüzde 21'e kadar artıştan azaltma hedefinin ortaya koyulduğunu belirten Bakan SARI, "Bu kadar iddialı bir hedef belirlemiş olmamız, iklim değişikliği ile mücadeleye vermiş olduğumuz önemin en açık ifadesidir. Bu hedefi, kaliteli altyapı projelerini hayata geçirerek, temiz teknolojilerden yararlanarak ve enerji verimliliğini sağlayarak gerçekleştirmeyi planlıyoruz."şeklinde konuştu.
Türkiye’nin Paris Anlaşması kapsamında Ulusal Niyet Katkı Beyanında, güneş ve rüzgar enerjilerinin kullanımıyla ilgili hedefler belirlediğini aktaran Fatma Güldemet SARI, güneş enerjisine yönelik  2030 yılına kadar onbin megavatlık kurulu güç hedeflediklerini ve rüzgar enerjisinden elektrik üretiminin onaltıbin megavatlık kapasiteye ulaştırılacağını söyledi.
Paris Anlaşması ve İklim Finansmanı
İklim finansmanı konusuna da değinen Bakan SARI, “Anlaşmanın başarısı, finansman ve teknoloji transferi ile ilgili taahhütlerin gerçekleştirilmesine bağlıdır. Bu açıdan gelişmiş ülkeler, gerekli olanakları sağlamak için sorumluluklarını yerine getirmelidirler. Taraflar Konferansı kararları ile özel koşullar tanınan ülkemize finans ve teknoloji transferi desteği sağlanmasını bekliyoruz. Her şeye rağmen Türkiye, Paris Anlaşması'nın kabulüne yönelik küresel konsensüsü bozmamak adına sağduyulu davranmış ve anlaşmayı imzalamıştır. Türkiye'nin, gelişmekte olan bir ülke olarak imzaladığı anlaşma sonrası, Yeşil İklim Fonu gibi uluslararası finansman araçlarından ve teknoloji desteklerinden yararlanma talebini ısrarla vurgulamak isterim. Bu konuda, Paris'te Fransa tarafından bize verilen sözün takipçisi olacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın” şeklinde konuştu.
Etkinliğin öğleden sonraki oturumunda, İklim Değişikliği Başmüzakerecisi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sn. Prof. Dr. Mehmet Emin BİRPINAR’ın başkanlığında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sn. Zafer BENLİ, Alman Federal Çevre, Doğa Koruma, İnşaat ve Nükleer Güvenlik Bakanlığı Üst Düzey Temsilcisi Sn. Dr. Alexander FISHER, Avrupa Komisyonu İklim Hareketi Genel Müdürlüğü temsilcisi Sn. Dimitrios ZEVGOLIS, Hazine Müsteşarlığı Genel Müdür Yardımcısı Sn. Ömer BAYAR, TOBB Çevre ve İklim Değişikliği Daimi Komitesi Başkanı Sn. Oğuz TEZMEN, İklim Ağı'nı temsilen TEMA Vakfı Genel Müdürü Sn. Doç. Dr. Barış KARAPINAR panelist olarak yer aldılar.
Panelde, Paris Anlaşması ile hedeflenenlerin, ulusal hedeflere dönüştürülmesi noktasında hangi kurumsal ve idari düzenlemeler yapılması gerektiği, uluslararası desteklerin nasıl harekete geçirilebileceği, Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyeli ve bu kapsamda verdiği teşvikler ile fosil yakıtlara dayalı olan ekonomisinin yenilenebilir enerjiye aktarılması ile ilgili konular tartışıldı.